manşet altı

Ergenlik dönemi depresyonu

Ergenlik dönemi depresyonu

Bireyde çocuksu tutum ve davranışlarının yerini erişkin tutum ve davranışlarının aldığı, cinsiyet yetilerinin kazanıldığı, bireyin erişkin rolüne bedensel ve psikolojik  olarak hazırlandığı bir  değişim ve yeniden yapılanma dönemidir. Fiziksel değişimlere bağlı olarak kişinin kendi bedenini keşfettiği ve kimlik yapılanmasının kurulduğu ‘ben kimim?’, ‘hayatın anlamı ve amacı ne?’ gibi kritik sorulara yanıt aradığı bu dönemde ergen birtakım sorunlar yaşayabilmektedir. Ergenlerde görülen bu değişimler onların sosyal etkileşimlerini ve kendilerini algılamasını etkiler. Ergenlik aynı zamanda, kişisel kimliğin kurulmasıyla, toplumun bir üyesi olarak kendi rolünü belirginleştirme arasındaki dengeyi kurma mücadelesidir. 

Depresyon, çok çeşitli durumlara ve stres yaratan faktörlere karşı verilen bir tepkidir. Ergenlerde depresif duygu durum yaygın olarak görülebilmektedir, çünkü bu normal olgunlaşma/büyüme sürecinin, bu sürece eşlik eden stres faktörlerinin, seks hormonlarının ve bağımsızlığını elde etmek için anne-babayla çatışmanın bir parçası olabilmektedir. Depresif duygu durum, bir arkadaşın ya da akrabanın ölümü, sevgiliden ayrılmak ya da okulda başarısız olmak gibi rahatsızlık verici olaylara ve durumlara karşı bir tepki de olabilir. Özgüvenleri düşük, kendilerini kıyasıya eleştiren, olumsuz olaylar ve durumlar üzerinde kontrol gücünün olmadığını düşünmeye eğilimli ergenlerde, stres yaratan olaylar ve durumlarla karşılaşma depresyon riskini arttırabilmektedir. Ergenlerde depresyon tanısı koymak güçtür, çünkü ergenlik döneminde duygusal iniş ve çıkışlar normal bir süreç de olabilir. Bazen dünyanın harika bir yer olduğu düşüncesiyle kendini iyi hisseden ergen, bazen de hayatın berbat bir şey olduğunu düşünebilir. Bu düşünceler birkaç saat içinde değişebileceği gibi birkaç gün bile sürebilir. 

Depresif bozukluklar

Ergenler, depresif duygu durumundan kaçınmak için uyuşturucu ya da alkol kullanabilir ya da rastgele cinsel ilişkiler kurabilir. Düşmanca, saldırganca ve riskli davranışlarla da depresyonlarını ortaya koyabilirler. Ancak bu davranışlar onların sadece yeni sorunlar yaşamalarına neden olur, depresif duygu durumları derinleşir ve arkadaşlarıyla, aileleriyle ve okul yönetimiyle ilişkilerine zarar verir.  Depresif bozukluklar ergenlerde sık görülmektedir. Yapılan çalışmalarda ergenlerde %21-56 değişen oranlarda görüldüğü bulunmuştur. 

Ergenlik öncesi eşit olarak görülmekte olan depresif belirti ve bozukluk oranları  ergenliğin başından itibaren kız ergenler lehine artış göstermektedir. Ergen depresyonunda; can sıkıntısı, huzursuzluk, ilgi kaybı, içe kapanma, okul başarısında düşüklük, dikkat toplamakta güçlük, psikomotor yavaşlama, aşırı uyku ve yeme, yalnızlık, sevilmediğini düşünme, benlik saygısında düşüklük, intihar düşünce ve girişimleri, sanrılar görülebilmektedir. Okuldan kaçma, madde kullanma, hırsızlık gibi davranış problemleri ise bu dönemde depresyonu maskeleyebilir.  

Son yıllarda yapılan çalışmalar ergen depresyonunda erken müdahale yöntemlerinin yararlılığını destekler niteliktedir. Daha erken yaşlarda tedavi edilen ergenlerde var olan depresyonun daha az sıklıkla kronikleştiği, işlevselliklerinin daha iyi olduğu, umutsuzluk ve intihar düşüncelerinin daha az olduğu, daha düşük oranlarda komorbid hastalıkların ve melankolik özelliklerin eşlik ettiği gösterilmiştir.  

Ergen depresyonunda ideal tedavi psikoterapi ve farmakoterapi birlikteliğidir. Bir çocuk ve ergen psikiyatrist tarafından değerlendirildikten sonra uygun ilaçlar başlanarak, yeterli süre ve dozda kullanılmalıdır. Tedavi sürecinde genç için uygun psikoterapiler sürdürülür. Genç için sosyal, ev, okul ortamları için gerekli düzenlemeler yapılır. 

Ergenlik dönemi depresyonu  başlıklı yazımı inceleyebilirsiniz

twitterinstagram sayfalarım dan beni takip edebilirsiniz.

Ayrılık Kaygısı

Ayrılık Kaygısı

En çok okul çağı çocuklarında görülen okula gitmekten kaçınma davranışı ile kendini gösteren bir durumdur. Sıklıkla 6-8 yaşlarında görülür. Yaş ilerledikçe görülme sıklığı azalır. Çocukluk çağında en sık görülen kaygı bozukluğu olmasına rağmen tüm yaşam değerlendirildiğinde 7. Sıradadır.

Ayrılık kaygısı 5 yaşına kadar normal olarak değerlendirilebilir ve 5 yaş öncesinde tanı nadirdir. Ayrılık kaygısı bozukluğu ile ilgili nedenler aşağıdaki gibi sıralanabilir;

Çocuğun ailesi ile ilgili faktörler:
Ebeveynlerden yetersiz sevgi, sıcaklık görme
Aşırı koruyucu, sınırlayıcı tutumlar
Annelerin kaygılı olması, babaların antisosyal davranışları
Anne baba arasında şiddetli çatışmalı ilişki, aile içi şiddet
Boşanma
Panik bozukluğu veya depresif bozukluk gibi Psikiyatrik rahatsızlıkların varlığı
Erken dönem olumsuz yaşam olayları
Kardeş doğumu
Ebeveynin işini kaybetmesi

Okul ile ilişkili nedenler:
Okulda arkadaş zorbalığına maruz kalma
Akademik, sportif diğer aktiviteler de beklenen başarıyı gösterememe

Çocuk ebeveynlerinden ayrılmaya karşı yoğun kaygı içerisindedir; çocuğun bu durum ile ilgili düşünceleri şunlar olabilir; ailem beni okuldan almayacak, burada bırakacak, unutacak, bir daha geri gelmeyecek.

Aileden ayrılma durumunda ağlama, aileyi arama, ayrılma esnasında öfke nöbetleri görülebilir. Sıklıkla pek çok çocukta baş ağrısı, karın ağrısı, çarpıntı, göğüs ağrısı, bulantı kusma, kas ağrıları saptanabilir.

Fiziksel sorunlar nedeni ile okula gitmeme, hastane başvuruları oldukça sıktır. Tipik olarak sorunlar okul günlerinde ortaya çıkarken çocuğun evde kalmasına karar verildiğinde ortadan kalkacaktır.

Ayrılma ile ilgili ortaya çıkan belirtiler okula girdiğinde, okul servisine bindiğinde, yatağa gitmesi istendiğinde, yaz kamplarında, akraba veya arkadaşları ile geceyi geçirdiklerinde, okul değişikliklerinde, yeni okul başlangıçlarında, uzun tatiller sonrasında (yaz tatilleri, yarı yıl tatilleri gibi) daha sık görülür.

Ergenlik dönemi depresyonu  başlıklı yazımı inceleyebilirsiniz

twitterinstagram sayfalarım dan beni takip edebilirsiniz.

Otizm

Otizm

Doğuştan gelen ve belirtileri yaşamın ilk 3 yılında ortaya çıkan bir nörogelişimsel yetersizliktir. Günümüzde her 68 çocuktan birini etkilediği bilinmektedir.  Otizme neyin yol açtığı tam olarak henüz bilinmemektedir. Günümüzde kabul edilen genel görüş multifaktöryel çocuğa özgü genetik yapıyla ilişkili olduğu yönündedir.

Otizmin bugün için bilinen tıbbi bir tedavisi yoktur. Ancak küçük yaşlardan itibaren yoğun özel eğitim ve desteklerle otizmli olan çocuklarda gelişimsel ilerlemeler görülebilmektedir.
Hangi durumlarda otizmden şüphe edilmeli?

6 ayı geçen bir çocuk; başkalarına gülümsemiyorsa,
12 ayı geçen bir çocuk; agulamıyor, parmakla işaret etmiyor, bay bay yapmıyor ise,
18 ayı geçen bir çocuk; tek bir sözcük bile çıkaramıyorsa
24 ayı geçen bir çocuk; iki kelimelik basit cümleler kurmuyor ise
Hangi ayda olura olsun, daha önce kazandığı bir gelişimde gerileme olmuş ise; (örneğin; daha önce çıkardığı bazı kelimeleri artık söylememek)
Çocuğunuz göz teması kurmuyor ya da kısa süreli kuruyorsa
Jest, mimik kullanmada yetersizliği varsa (parmak işareti, el sallama, bay baya yapma, üzülme sevinme gibi durumlarda yüz ifadesi)
Akranlarıyla etkileşime girmekten kaçınıyorsa, arkadaşlık kurmaya karşı isteksizliği varsa
Başkasının dikkatini çekmeye çalışmıyorsa,
Kendisine seslenildiği zaman duymuyormuş gibi görünüyorsa,
Dönen cisimlere merakı varsa,
Konuşamıyorsa,
Karşısındakiyle sohbet başlatamıyorsa,
İlgisiz yerlerde ve durumlarda bir başkasından duyduğunu tekrarlıyorsa,
Kendi etrafında, dönüyorsa, parmak ucunda yürüyorsa, sallanmaları oluyorsa, ellerini kanat çırpar gibi yapıyorsa,
mutlaka bir çocuk psikiyatri uzmanına başvurunuz.

Ergenlik dönemi depresyonu  başlıklı yazımı inceleyebilirsiniz

twitterinstagram sayfalarım dan beni takip edebilirsiniz.

Dikkat eksikliği ve aşırı hareketlilik

Dikkat eksikliği ve aşırı hareketlilik

Çocuk ve ergen psikiyatrisine en sık başvuru şikayetlerin başında dikkat eksikliği ve aşırı hareketlilik (DEHAB) gelir.

DEHAB çok iyi tanımlanmış ve uzun yıllardır bilinen bir bozukluktur. Genetik faktörler bozukluğun ortaya çıkışında rol alır. Aile bireylerinde dikkat eksikliği, odaklanma sorunu varlığı görülme sıklığını arttırır.

Dikkat Eksikliği: dikkatin çabuk dağılması, konsantre olamama, çabuk sıkılma, sorumluluk almaktan kaçınma, ödev yaparken sıkılma, dikkatin belli bir noktaya yönlendirilememesi (haz, keyif alınan bir eylem esnasında aşırı dikkatli olması örneğin; bilgisayar başında veya çizgi film izleme; dikkat eksikliği olmadığı anlamına gelmez)

Aşırı hareketlilik-dürtüsellik: yerinde duramama, kıpır kıpırlık, motor takılmış gibi koşuşturma, eli kolu sürekli oynar vaziyette olma, uzun süre bir ortamda bekleyememe, sabırsızlık, aceleci davranma, erteleyememe, sırasını bekleyememe, çok konuşma olarak görülür.

Yukarıda bahsedilen şikayetlerden bazıları sizin çocuğunuzda da görülüyorsa ayırıcı tanı yapılması için mutlaka bir çocuk psikiyatri hekimine başvuru yapınız. Dikkat eksikliği ve hareketlilik bozukluğu tçocukluk döneminde başlayan tıbbi bir hastalıktır.

Erken tanı ve tedaviye son derece iyi yanıtlar verir. tedavi edilmediği takdirde akademik, sosyal, duygusal sorunlara yol açar.

Ergenlik dönemi depresyonu  başlıklı yazımı inceleyebilirsiniz

twitterinstagram sayfalarım dan beni takip edebilirsiniz.

feedback_mix.png